Küreselleşmenin getirdiği standartlaşmaya karşı 1986
yılında İtalya’da yerel dokuyu korumayı amaçlayan bir hareket ortaya çıktı. Bu
hareket adını İtalyanca şehir anlamına gelen “citta” ve İngilizce yavaş
anlamına gelen “slow” kelimelerinin birleşiminden aldı. Cittaslow.
Avrupa’nın önde gelen 25 ülkesinden 167 şehir temel kriteri
yaşam kalitesi olan yavaş şehir unvanı almaya hak kazandı.
1999’da, amblemi olan salyangozu, ilkin küçük İtalyan
kasabası Greve in Chianti’ye asan h
areketin bugün 25 ülkede nüfusu 50 binin
altında –kural bu çünkü- 170’e yakın üyesi var.
Bunların biri KKTC olmak üzere –Yeniboğaziçi – on tanesi Türkiye’de: Seferihisar (İzmir), Taraklı (Sakarya), Perşembe (Ordu), Vize (Kırklareli), Gökçeada (Çanakkale), Yenipazar (Aydın), Halfeti (Şanlıurfa),
Yalvaç (Isparta), Akyaka (Muğla).
Bir yerin Sakin
Şehir olabilmesi için gerçekleştirmesi gereken 70 kriterden en az yüzde
ellisini yerine getirmesi gerekiyor. Sakin Şehir olmak isteyen kent bu ölçütler
çerçevesinde güçlü ve zayıf yönlerini saptayarak projeler geliştiriyor. Bu
nedenle her Sakin Şehir birbirinden farklıdır diyebiliriz.
Şehirler Sakin Belediye
Başkanları Hızlı
Türkiye’nin bu sakin şehirlerinin unvanının tersine hızlı
belediye başkanları var. Çünkü bu yerel yönetim modelini görüp, kendi
kentlerine uygulayarak yerel katılımı ve üretimi geliştirip pazarlamaları için
dünyayı ve kendilerini iyi okumaları gerekiyor.
Bunu da Türkiye’deki ilk Sakin Şehir Seferihisar’ın belediye başkanı Tunç Soyer şöyle anlatıyor:
“Seferihisar sakin
şehir olana kadar ulusal basında depremleriyle anılan, kıyılarına vuran mülteci
cesetleri ile yer bulan küçük bir Ege kasabasıydı. Biz şehrimizi nasıl ülkemize
tanıtabilir ve ürünlerimizi nasıl pazarlayabiliriz bunu araştırdık ve Sakin
Şehir modelinin bize en uygun model olduğunu gördük. Bunun sonrasında ise bugün
geldiğimiz durumda artık Seferihisar sadece ulusal anlamda tanınan bir yer
değil uluslararası alanda tanınan ve pazarlanan bir şehir oldu”
Yerel Seçim Sakin
Şehirlerin Hızlı Başkanlarına Yaramadı
2009 yılında ülkemizde yer bulan sakin şehir kavramı o dönem
seçilen belediye başkanlarının belki de en önemli icraatlarından biriydi. Fakat
bunun 30 Mart 2014 yerel seçimlerine yansıması o kadar da rahat olmadı.
2009 yılından seçimle göreve geldikten sonra yaşadıkları
kenti bir marka haline getirerek sakin şehir yapan belediye başkanları yerel
seçimlerden ikisi hariç diğerleri üzüntüyle ayrıldı. Hatta kentini sakin şehir
unvanı ile markalaştırmak için başvuruda bulunan Akçakoca Belediye Başkanı Fikret Albayrak da daha sakin şehir olmadan seçimi
kaybedenler kervanına eklendi.
Yerel Seçim sonuçlarına göre Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Taraklı Belediye Başkanı Tacettin Özkaraman tekrar
seçilerek kentleri için oluşturdukları sakin şehir markası ile bir beş yıl daha
hizmet etmeye devam etme fırsatı yakaladı.
Fakat kendi içlerinde kapalı ve adını sadece içinde yaşayan
insanların bildiği, kentlerini marka haline getirerek, yerel üretim ve katılımı
arttırıp kentlerini turizme açıp pazarlayan; Vize Belediye Başkanı Selçuk Yılmaz, Gökçeada Belediye
Başkanı Yücel Atalay, Yenipazar
Belediye Başkanı Yüsran Erden,
Halfeti Belediye Başkanı Mahmut Özdemir,
Yalvaç Belediye Başkanı Tekin Bayram,
Akyaka Belediye Başkanı Ahmet Çalca, Perşembe Belediye Başkanı Selami Çarkçı yerel seçimleri kaybeden sakin şehir belediye başkanları oldular.
Peki, Seçimler Neden
Kaybedildi?
Aslında bu soruya tek bir cevap verilemez. Fakat seçimi
kaybeden sakin şehir belediye başkanları için ortak bir cevap bulmak mümkün.
Seçimi kaybetmelerinin her şehirde farklı farklı nedenleri olsa da hepsinde
ortak bir neden de var. Orada yaşayan halkı ihmal ederek sakinleşmek istemeleri
seçimi kaybetmelerinde bir neden oldu.
Bununla ilgili özeleştirisini Yenipazar eski Belediye Başkanı Yüsran Erden seçim sonrasında şu
şekilde yapıyor:
“Ciddi bir oy farkıyla önceki seçimde başkan olmuştum. Bu seçimde
de ciddi bir oy farkıyla kaybettim. Seçmenin bu konudaki iradesine saygılıyım.
Klasik bir belediyecilik anlayışının dışında hizmetler yaptık. Sakin şehir
unvanı ile ilçemizde bir canlılık sağlamak istedik. Ancak halkın beklentileriyle bizim yaptıklarımız uyuşmadı.”
Sakin Şehirler Gerçekten Sakin
Mi?
Yenipazar’da
seçimi kazanan yeni başkan Zafer Savcı
da bu sakin şehir modelini anlamamış olacak ki seçimden sonra yaptığı ve
seçimlerde kullandığı açıklamalarında “Yenipazar sakin değil üreten şehir
olacaktır.” Söylemlerinde bulunmuştur.
Aslında
kendisi de söylediği gibi Yüsran Erden kendi yarattığı sakin şehir vizyonunu
halka iyi aktaramadı ve seçimi kaybetti.
Halbuki
sakin şehir kavramının Türkiye’de kazanılması noktasında ilk tohumları atan
kişidir kendisi. Sakin Şehir serüvenini Gazeteci Alev Er’e anlatımında,
“ Sakin Şehir hareketiyle daha
belediye başkanı olmak aklımda bile yokken, 2005’teki İtalya gezim sırasında
tanıştım.”
Demiştir.
Büyük
bir holdingin yöneticiliğinden emekli olup baba toprağına dönmüş ve 2009’da
belediye başkanı seçilmiş.
“ Bizimki ana arterler
dışında, çırçırdan başka fabrikası olmayan, altı bin küsur nüfuslu, mütevazi
bir kasaba. Kuva-yı Milliye Kahramanı Yörük Ali Efe ve ünlü kıymalı pidemizden
başka markamız yok. Son yıllarda canlılık yaratıp pansiyonculuğu patlatan tek
gelişme, kasabada açılan meslek yüksek okulu. Bu yüzden farklılık yaratmam,
yerel bir kalkınma modeli bulmam gerektiğini düşündüm. Aklıma işte bu hareket
geldi ve Seferihisar’da seçilen Tunç Soyer’le görüştüm. O ‘Bizim şansımız daha
yüksek, cittaslowun aradıklarının önemli bir bölümü zaten bizde var, önce ben
başvurayım, sonrası daha kolay olur dedi ve haklıydı” diye anlatıyor Yüsran Erden
Türkiye’deki cittaslowun başlangıcını.
Önemli
bir yerel kalkınma modeli olan sakin şehirler aslında Yenipazar’ın yeni seçilen
belediye başkanı Zafer Savcı’nın ima etmeye çalıştığı gibi üretmeyen içine
kapalı modeller değildir.
Sakin şehirlerin sakinlikle, sessizlikle
ya da ıssızlıkla doğrudan bir ilgisi yoktur. Cittaslowlar kendi özelliklerine sahip çıkan, kendi yerel yemeklerini
yaygınlaştıran, sürdürülebilir enerji kaynakları kullanan, yerel esnafını
güçlendiren, trafiği azaltan, insanların birbirleriyle sosyalleşebilecekleri
bir ortam yaratmaya çalışan kentlerdir. Burada
amaç insanların yaşam kalitesini yükseltmek ve kentlerin sürdürülebilirliğini
artırmaktır.
30 Martta
tekrar göreve gelen Seferihisar
Belediye Başkanı Tunç Soyer ise halkla birlikte kentte bir model yaratmıştır.
Tekrar seçilmesinin de en önemli faktörü budur. Çünkü Seferihisar’ı bir dünya
markası haline getirmiş, 2013 yılında dünyadaki tüm cittaslowların ve
adaylarının katıldığı Genel Kurula ev sahipliği yapmıştır.
Bu sakin şehir modelinin sadece Seferihisar değil ülke
ekonomisine de kattığı artı değeri Cittaslow Türkiye Teknik Koordinatörü ve Seferihisar Belediyesi Cittaslow Proje
Sorumlusu Bülent Köstem şöyle anlatıyor:
“Seferihisar’da
kurulan üretici pazarlarının özelliği yalnızca Seferihisar’da üretilen
ürünlerin satılabilmesidir. Bu pazarlar ilk açıldığında ürün ve üretici sayısı
çok azdı. Şimdi bu pazarlarda tezgâh açan 400’e yakın kişi var. Bu insanların
mesleği pazarcılık değil, kendileri için yaptıkları salçaları, tatlıları,
börekleri, satan önlük, bebek gibi el ürünleri yapan insanlar. Yani sıfırdan
aileleri ile birlikte 1.500 dolayında insanın ekmek kazanmasını sağlıyor.
Seferihisar’da 50 yıldır duran Teos Antik Kenti kazılarına Seferihisar’ın
Cittaslow olmasından sonra sponsor bulundu ve kazılar tekrar başladı. Cittaslow
felsefesi çerçevesinde Kent Belleği Evi kuruldu, ziyaretçiler burada
Seferihisar’ın yakın tarihine ait eşyaları ve fotoğrafları görebiliyor.
Seferihisar’ın yerel yemeklerini saptamak için bir çalışma yaptık ve 75 yaş
üstü vatandaşlarımızla birlikte çalıştık. Yerel yemekleri, nasıl yapıldıklarını
saptayıp bir yemek kitabı çıkardık. Bu çalışmada yaşlılarımızın sahip olduğu
sözlü tarihin değerini fark ettik ve bu değerlerin kendilerinin yaşamıyla
sınırlı olmaması için bir sözlü tarih kitabı hazırladık. “Seferihisar’ın
Çınarları” adlı bu kitabımızda yaşlılarımız kendi sözleriyle yakın tarihimizi
anlattılar. Bu çalışmalar belediye yönetiminin sürdürülebilir bir yerel
kalkınma modeli olan Cittaslow’u benimsemesiyle gerçekleşmiştir.”
Ya Diğerleri?
Taraklı yani namı
değer “Mümkünlü” kasabası ile halkın katılımı ve elindeki marka değeri orada
yaşayan insanlara anlatarak seçimden de başarıyla çıkmayı başardı. Çünkü artık
turizmden ciddi pay alıyorlardı. Kendi kabuklarını kırmışlardı.
Diğer seçimi kaybeden sakin kentlerin Belediye
Başkanları’nda da aynı neden vardı. Kendi vizyonlarını o kentte aktaramamaları
onların seçimden başarısızlıkla çıkmasında bir neden oluşturmuştu. Tıpkı Vize’deki gibi. Vize’de kentin yarısı
sakin diğer yarısı ise bunun pek umrunda ve farkında değildi. Kentin Kale
Mahallesi kısmında yapılan sokak sağlılıklaştırması ve eski Roma dönemi
kalelerinin restore edilip rekreasyon haline getirilmesi o bölgeye bir canlılık
kazandırmıştı. Fakat kentin meydanından başlayarak alt kısımları bu sakinlik ve
gelişmeden uzak kalmıştı. Birde biraz geç kaldıkları yemek kültürü ve bunu
pazarlama konusu var. Doğal ürünlerini üretip işleme ve pazara açma konusunda
çalışmalar gecikince yerli halkın sakin kentten beklentileri karşılanmamış
oldu.
Balık Çiftlikleri Önünde Engel Oldu
Perşembe'de ise Başkan Selami Çarkçı partisi tarafından aday gösterilmedi. Perşembe için yaptıkları ve yerel kalkınmaya katkısı gözardı edildi. Hatta durum öyle bir noktaya geldi ki Selami Çarkçı, yerel seçimlerde kendisini aday göstermeyen partisine karşı "MHP ve CHP'nin adayları iyi dürüst insanlardır. Onlara oy verebilirsiniz. Bende onları destekliyorum." diye söylemlerde bulunmuştu.
Fakat Selami Çarkçı'yı aday gösterilmemesine neden olan şey kendinin de açık yüreklilikle söylediği balık çiftlikleri konusuydu. Perşembe deki balık çiftliklerinin kaldırılması için çok mücadele etti. Fakat orada balık çiftliği bulunan bir şirketin ağırlığı daha üstün geldi ve Selami Çarkçı partisi tarafından aday gösterilmedi.
Balık Çiftlikleri Önünde Engel Oldu
Perşembe'de ise Başkan Selami Çarkçı partisi tarafından aday gösterilmedi. Perşembe için yaptıkları ve yerel kalkınmaya katkısı gözardı edildi. Hatta durum öyle bir noktaya geldi ki Selami Çarkçı, yerel seçimlerde kendisini aday göstermeyen partisine karşı "MHP ve CHP'nin adayları iyi dürüst insanlardır. Onlara oy verebilirsiniz. Bende onları destekliyorum." diye söylemlerde bulunmuştu.
Fakat Selami Çarkçı'yı aday gösterilmemesine neden olan şey kendinin de açık yüreklilikle söylediği balık çiftlikleri konusuydu. Perşembe deki balık çiftliklerinin kaldırılması için çok mücadele etti. Fakat orada balık çiftliği bulunan bir şirketin ağırlığı daha üstün geldi ve Selami Çarkçı partisi tarafından aday gösterilmedi.
Sakin Kentten Sakin Mahalleye
Akyaka ise
Bütünşehir Yasası ile statüsü değişen bir sakin şehir haline geldi.
Bütünşehirlerde belde belediyeleri kapanınca Akyaka’da Ula ilçesine bağlı bir mahalle oldu. Akyaka Belediye Başkanı Ahmet Çalca burada yakaladığı vizyonu Ula’ya
da taşımak istedi fakat seçimden başarısızlıkla ayrıldı. Burada aslında daha
çok Bütünşehir Yasası’nın da getirdiği etkiler mevcut. Artık Akyaka için önemli olan Türkiye’nin ilk
sakin mahallesi olma özelliği ile daha fazla çalışması gerekecek. Elinde olan sahip olduğu doğal güzellikler ve markasını
kullanabilecek ve yerel üretimi güçlendirecek çalışmalarına devam ederse Türkiye’nin şirin güzel bir sakin mahallesi olarak dünya pazarına da açılmış olacak.
Şehirler Sakinlikleri
İle Kaldıklarında Kazanacaklar
Sonuç olarak sakin şehirlerde bu vizyonu o şehre kazandıran
belediye başkanları kaybetmiş olsalar da, yeni seçilen başkanları bu vizyona
sahip çıkmaları çok önemli. Bu yerel kalkınma modelini nasıl daha ileriye
taşıyabiliriz, şehrimizdeki yerel üretimi nasıl canlandırıp ülke pazarına
açarızı iyi cevaplamaları gerekiyor.
Sakin Şehirler aynı zamanda demokrasi, katılım ve iyi
yönetişimin de geliştiği yerler. Bunun
için seçimi kaybetmiş olsalar da, seçimlerde rakip olmuş olsalar da eski
belediye başkanları ile aynı masada fikir alışverişine devam etmelidirler.
Bu şekilde bu vizyonu, kalkınma modelini ortak akılla geliştirerek
sürdürülebilirliği sağlamış olurlar.
Bunları hep izleyip göreceğiz. Önümüzdeki beş yılda sakin
şehirlerimizi güzel bir sınav bekliyor. Bu beş yıl süresinde ülkemizde bu vizyona
sahip sakin şehirlerin sayısının artması dileğiyle…
İsmail METİN
Thrakis Doğal Yaşam Derneği
_____________________________________________________________________
Kaynaklar:
· 1) Bülent Köstem Röportajı, Yapı Dergisi, 10 Nisan
2014
· 2) Yenipazarlılar Sakin Şehri Sevmedi, Yeniasır
Gazetesi, 2 Nisan 2014
· 3) Salyangoz Hızında Yaşamak, Alev Er, National
Geographic Türkiye Aralık 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder