Cittaslow, sakin
veya yavaş şehir kavramı ülkemizde 2009 yılından itibaren yaygınlaşmaya
başlayan bir kavram. Aslında bir yerel yönetim ve şehirleşme modeli. Şehirlerin
kendi kimliklerini koruyarak gelişmelerini ve markalaşmalarını sağlayan bir
hareket.
Trakya’da bu
kavram genelde var olan fakat 2012 yılında Vize’nin
Cittaslow ünvanını alması ile özel
bir anlam kazandı.
Vize, kendine has kent ve
insan dokusu, zengin doğa ve kültür varlıkları birlikteliği ile Trakya’nın çok özel bir yerleşimidir.
Zamanın tüm aşındırıcı gücüne direnen bu değerler bütünü, Vize’nin 2010 yılı aralık ayı sonunda başlattığı Sakin Şehirler
Birliği ( Cittaslow ) üyeliğine giden yolda en büyük güvencesi olmuş, Vize’nin Uluslararası Sakin Şehirler
Birliği’ne ( Cittaslow ) üyeliğinin kabulü, 2 Haziran 2012 tarihinde
Avusturya’nın Enns şehrinde düzenlenen Cittaslow Koordinasyon Komitesi’nce ilan
edilmiştir.
Cittaslow’da Yerel
Kriterlere Doğru
Şu anda bir şehrin Cittaslow
olarak kabul edilebilmesi için 70 evrensel
kriterden en az yüzde ellisini içinde barındırması gerekiyor. Bu yıl
Türkiye’nin önerisi ile artık her ülkenin kendi yerel kriterlerini de belirleme
şansı verilmesi önemli bir kazanım. Bu sayede Türkiye’deki hem mevcut
Cittaslow’lar hem de aday şehirler kendi öz değerleri ile farklılık yaratabilecekler.
Bu sayede bazı ortak nokta ve yapılması gereken şeyler zorunlu kılınmış olacak.
Bu şekilde yerel halk bu modeli daha iyi kavrayacak ve sonuçlarını daha kısa
sürelerde hissedecek. Bu durum kimilerine göre bir rant, kimilerine göre bir
fırsat. Bunu nasıl kullandığına bağlı.
Trakya’nın Kendi
içinde Yavaş Şehirleri
Trakya’da bulunan
şehirlere, küçük ilçelere baktığımızda hepsi kendi içerisinde birçok değeri
taşıyor. Bu şehirler aslında hepsi birer Cittaslow
olmaya aday şehirler. Kendi içlerinde geliştirdikleri ve sahip oldukları
modeller ile farklılık yaratıyorlar.
İşte Trakya’daki
böyle şehirlerden bir tanesi de Enez.
Eski adıyla “Ainos”
Enez, Edirne’nin
Ege Denizi kıyısındaki bir ilçesi. İl merkezine uzaklığı 173 km. Bir yazlıkçı
kasabası aslında. Kış aylarında şehrin nüfusu 4-5 bin civarındaki iken yaz
aylarında ise 25-30 binlere çıkan bir nüfus popülasyonuna sahip bir ilçe.
Trakya’nın yazlığı da diyebiliriz Enez için. Edirne, Kırklareli, Lüleburgaz, Babaeski, Keşan, Havsa
ve çevresinden birçok insanın Enez’de
yazlık evi bulunur ve yaz aylarını orada geçirirler.
Tanımlamakta Zorluk
Çekilen Bir Şehir
İçerisinde çok önemli bir tarih ve kültür hazinesini de
barındıran şehir yerel kalkınma ve kendi marka modelini oluşturma konusunda çok
eksik kalmıştır. Bir yazlıkçı kasabası olarak anılmakta, sivri sinekleri ile
bilinmekte ve deniz sınırlarını aşan Yunan veya Türk Balıkçı tekneleri ile
haber olabilmektedir.
Oysaki Enez
kelimelerle bile anlatılmasında zorlanılacak bir değere sahiptir.
Yrd. Doç. Dr. Mustafa
Hatipler Enez’i tanımlarken,
“ İşte böyle bir
şehir, üstelik tarih içinde iki limanlı olarak yazılmış olan bir şehir;
Kalkolitik çağdaki yaşantısından İlyada Destanı’ndaki kayıtlarına; Traklardan,
Yunanlılara, Cenevizlilere, Venediklilere, Romalılara, Bizansa, Osmanlılara ve
günümüze; kalesinden Işıklar Dağı’na, Hisarlık Dağı’na, Ayasofya Camii’nden Has
Yusuf Türbesi’ne; çevresindeki köprülerden yollara, kervansaraylara ve
manastırlara; Yenice Ovası’ndan Gala Gölü’ne, Dalyan’a, Taşaltı’na, Tuzlalık’a,
Bücürmene’ye; Taşoz’dan Çanakkale’ye, Batı Karadeniz Kıyıları’na; Darius’tan
İskender’e, Has Yunus Bey’e Sultan Fatih’e uzanan 10.000 yıllık bir tarih,
coğrafya, kültür ve sanat şehri hangi kelimelerle anlatılır?”
Demiştir.
O kadar eski bir kültür ve coğrafyaya sahip bir şehir ki
neresinden tutup anlatsak, diğer tarafı eksik kalır.
Yerel Kimliği Eksik
Bir Şehir
Bir o kadar değere sahip olmasına rağmen, marka ve yerel
kimlik modelinin oluşması noktasında hep eksik kalmıştır. Bu modeli kendi
içerisindeki değerleri ile harmanlayıp ortaya çıkarma zamanıdır.
Sahip olduğu doğası ile de bir zenginliktir Enez. Gala Gölü ile Hisarlık Dağı ile sudan karaya, göğe uzanan bir coğrafyadır. Trakya’nın bir başka Ege’li kısmıdır.
Kıyısında bulunduğu Saros
Körfezi kendi kendini temizleme özelliği bakımından önemlidir. Yılda üç
defa ve aynı zamanda olmak üzere, Şubat, Nisan ve Temmuz aylarının 15. veya 18.
günü başlayıp, 25. Veya 28. Günü sona erer Enez
Denizinin kendi kendini temizleme işi. Bu esnada tabanda soğuk su ve yüzeyde
sıcak suyun yarattığı akıntılar oluşur ve bu akıntılar sayesinde deniz her
türlü atık ve artıklardan kurtulur.
Bu özelliği Enez’in
bir başka sesidir. Kulak vermek gerekir ve bunu markalaştırmak gerekir. Günümüzde
baktığımızda turizm hızla artan bir sektördür ve bunun en önemli kısmını deniz
turizmi oluşturmaktadır.
Denizi olduğu kadar içindeki canlı türleri de zengindir. 144
çeşit balık, 78 tür deniz bitkisi ve 34 tür sünger yaşamaktadır.
Hem Tuzlu Suyu Hem de
Tatlı Suyu İle Zenginliktir
Tuzlu suyu olduğu kadar tatlı suyu da bir zenginliktir. Gala Gölü, Enez için doğal bir
kazanımdır. Eskiden daha geniş olan alanı drenaj çalışmaları
sonucunda daralmıştır. Sulak saha, göl ve orman ekosistemlerini ve bu
ekosistemlerde barınan çeşitli canlı türlerini içinde bulundurur. 111 kuş
türünün varlığı, nesli tehlikeye düşmüş veya nadir türleri, özellikle Tepeli Pelikan, Bayağı Aynak ve Küçük Karabatak gibi nesli son derece azalmış türleri barındırması kaynak değerlerini
oluşturmaktadır. Bunlar gibi ekolojik yaşam zenginlikleri ile anılmak varken,
avcıları ile ve avlanması yasak olan, nesli tükenmekte olan kuşların avlanması
ile haber olmaktadır.
Cittaslow
modelinin içerinde olması gereken Slowfood hareketi de önemli bir yer
kaplamaktadır. Enez bu konuda da zenginlikleri ile ortaya çıkmaktadır.
Gastronomi anlamında da özellikle deniz ürünleri ve kendine özgü Ege’li
olmasının getirdiği ot yemekleri ile de bir markalaşma serüveni yakalayabilmektedir.
Alternatif
enerji kaynakları bakımından ise Enez, rüzgar enerjisi ve santralleri için çok
uygun ve ideal bir noktadadır. Enerji de dışa bağımlı bir ülke olarak bu çok
önemli bir noktadır. Enez’in sahip
olduğu bu değer ile şehrin kendine yetecek bir enerji üretimine sahip olması ve
bunu kullanması ile sürdürülebilir kalkınma sağlanacaktır. Bu durum şehir
ekonomisine de çokça yansıyacaktır.
Tabiki bu
işlem yapılırken doğanın ayrımı gözetilerek doğa ile uyumlu insan ile uyumlu
bir sistemle rüzgar enerjisine geçilmelidir. Yoksa temiz ve sürdürülebilir bir
enerji kaynağı olan rüzgar santralleri insanlara ve doğaya zarar veren, yerel
üretimi ve hayvancılığı tehdit eden bir noktaya gelebilmektedir. Bunun en net
şekilde örneğini İzmir Karaburun’da
görmekteyiz. Temiz bir enerji kaynağı olan rüzgar santralleri orada insanların
yaşam alanları yakınına ve keçi otlaklarına yapıldığı için yörenin tek geçim
kaynağı olan keçi bakıcılığını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Bu gibi bir
duruma ne Enez’de ne de başka bir
yerde izin verilmelidir.
Enez, kalesinden, kiliselerine, camilerine, dağına,
ormanına, denizine kadar her yönden ayrı ve güzel bir şehirdir. 1383 yılından
itibaren Osmanlı’ya haraç veren Enez, İstanbul kadar önemli ve İstanbul kadar
büyük bir şehir olsa gerek, Osmanlı topraklarına katılmak için Fatih Sultan
Mehmet gibi bir hükümdarı beklemiştir.
Enez artık vizyon sahibi ellerde bir markalaşma ve kendi
değerlerine sahip çıkarak kalkınma yoluna girmelidir. Bunu yaparken de yerel
halk göz ardı edilmemeli ve birlikte hareket edilip, yönetilmelidir.
Kendisine seçeceği kimlik ile yola koyulmalı ve artık bir
yazlıkçı kasabası havasından kurtularak hem yazlık hem de kışlık bir şehir
olmalıdır.
İşte bu yüzden Enez hem seyirlik hem de çeyizlik olmalıdır…
İsmail METİN
____________________________________________________
Kaynaklar
· * Bir Şehir, Hem Seyirlik Hem de Çeyizlik Olsun;
Enez, Yrd. Doç. Dr. Mustafa Hatipler, Edirne Valiliği Dergisi Sayı: 42, 2014
· * 81 İlde Kültür ve Şehir Edirne, Edirne Valiliği
Yayınları, Mayıs 2013
· * Edirne Sözlüğü, Abdullah Arslaner, Edirne
Gazetesi Yayınları, 2013
· * Enez (Ainos), Prof. Dr. Sait Başaran, Enez
Belediyesi Yayınları, 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder