12 Kasım 2014 Çarşamba

Istırancalar İçin Bir Kalkınma Modeli; Sakin Şehir Vize


Georgios Vizyenos ismi bizde çokça bilinmese de çağdaş Yunan Edebiyatı’nın önemli bir temsilcisidir. Vizyenos “Moskof Selim” adlı eserinde Trakya'da birçok kasaba vardır. Fakat Vize kadar güzeli yoktur.” Diye yazmaktadır.
Vize, ülkemizin batısında Trakya’da yer alan yakındaki uzak bir şehrimizdir. Çok yakın bir zamana kadar “Vize” resmi belgelerde dahi “Rize” ile karıştırılan bir şehirdi.
Kendi içerisindeki şirinliği ve sokaklarındaki ıhlamur ağaçları ile geçmişinde sahip olduğu tarihi ile sakin şehir olana kadar kimsenin haberi olmadığı bir şehirdi.

Geçmişten Günümüze Vize
Tarihte değişik isimlerle anılan şehir Byzia, Bizye, Bida, Biza, Vyza, Vizii ve son olarak da Vize olarak anılmaktadır.
İsmin kökü Byzas'tan gelmekte olup Byzas, Poseidon'un bir oğlunun adıdır. Aynı zamanda Byzas, Trak dilinde keçi anlamına gelmekte olup Trakların çokça kullandıkları bir isimdir.
Ayrıca Byzas isimli efsanevi bir Trak Kralının adından geldiği söylenir ki bu Byzas Su Perisi Semestra'nın oğludur.
Yunan Mitolojisinde Kaynak Perisinin adı Byzia'dır. Vize'nin her dönemde isminin suyunun bolluğu ile anıldığı düşünülürse bu da akla yatkın bir ihtimaldir.
Geçmişiyle başkent, tarihiyle kale kent, dokusuyla müze kent, bozulmamış doğasıyla doğa kent olan Vize, artık şimdi Sakin Kent…
Vize, 2 Haziran 2012 tarihinde Avusturya'nın Enns kentinde düzenlenen Cittaslow Koordinasyon Komitesi toplantısında Türkiye’nin sekizinci, Trakya’nın ilk sakin kenti oldu.

Peki bu süreç nasıl başladı?
Burada Vize’nin eski belediye başkanı Selçuk Yılmaz ismini anmadan geçemeyeceğiz. Selçuk Yılmaz’ın girişimleri ve kent için yarattığı vizyonu ile Vize Sakin Kent olmayı başarabildi.
Başkan Yılmaz, Trakya Üniversitesi’nde verdiği bir konferansında, “Ben belediye başkanı seçildiğimde halka sordum. Sanayi ile kalkınan bir şehir mi olmak istersiniz yoksa turizm ile gelişen bir şehir mi olmak istersiniz? Herkes bana aman başkan kirli sanayiyi şehrimize istemiyoruz. Dedi. Bizde çalışmalarımızı ona göre yönlendirdik ve bugüne kadar hiç turist gelmeyen şehri bir marka ile turizm ile gelişen bir şehir haline getirmeye karar verdik.” Diyordu.
Bu vizyon ve markalaşma süreci çok önemli. Bunu bir yerel yöneticinin görüp şehre o bakış açışıyla yön vermesi de bir o kadar önemli.

Trakya İçin Yeni Bir Yerel Kalkınma Modeli
Vize; birisi UNESCO mirasına girmiş ve biri de girmeye hazırlanan iki eski başkentin İstanbul ve Edirne’nin arasında, Türkiye’nin önemli sanayi bölgelerinden Çorlu-Çerkezköy’e yakın ama kendine has yapısını koruyabilmiş yapısıyla bulunduğu bölgeye önemli bir katkı potansiyeli sunmuştur.
Kırklareli’nde Sakin Şehir olan bir kente sahip olma noktasında kamu, özel, üniversite, sivil toplum ve kalkınma ajansını bir araya gelebilmiş ve desteklerini sunmuş durumdadır.
Vize gibi böylesine az nüfuslu bir kentin adını dünyada duyurması bile başlı başına bir başarıdır. Sakin Şehir olmak nüfusça küçük ve önemli turizm veya ticaret bölgeleri içinde yer almayan kentler için kendilerini ulusal ve evrensel ölçekte tanıtmak ve ekonomik rekabet edebilirliklerini sağlamak açısından oldukça önemli bir fırsattır. Bu fırsatı Kırklareli Turizm’de Vize Cittaslow Sakin Şehir Marka’sını yaratarak kullanmaktadır ve kullanacaktır.
Aynı zamanda Cittaslow Sakin Şehir Vize ve Istrancalar Bölgesi için bir Kalkınma Modeli durumundadır. Model yerel ve kırsal üretimin kitlesel ve global üretimle rekabetini sağlamaktadır.

Cittaslow’la Birlikte Slowfood Akımı
Sakin Şehir’in Vize’ye ve Trakya Bölgesine getirdiği yerel bir model ise Slowfood akımı. Sakin Şehir olabilme ve sürdürebilme kriterleri içerisinde yer alan önemli bir yer kaplayan bu model Slowfood Trakya-Vize Convivum’u olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu konuda öncülük eden ve ciddi kazanımlar getiren Kırklareli Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ali Çakır ön plandadır. Kendisi Trakya yemek kültürüne ciddi ve akademik bir bakış açısı getirmiştir. Bu sayede Trakya’da yüzyıllardır yapılan yemekleri ve yerel üretimi pazarlanabilir ve gastronomi turizmine katılabilir hale getirmiştir.
Sloowfood ağı ile birlikte Trakya’daki yerel üretim ve yemeklerde önemli bir ölçüde değer kazanmıştır. Zaten bir Sakin Şehir için yerel üretim ve yerel tatlar çok önemlidir. Özellikle o yerel tatların yerel üretimle birleştirilip sadece o yörede yetişen doğal malzemeler ile yapılması daha önemlidir.
Sakin Şehir Vize bu markası ile birlikte yerel tatlarına biraz daha önem vermelidir. Slowfood çalışmalarını en az Cittaslow çalışmaları kadar desteklemelidir. Bunun yanı sıra yerel üretim ve üreticiyi destekleyici çalışmalardan da kaçınmamalıdır.

Vize’nin Yerel Kalkınmasına Yeni Öneriler
Bu noktada Vize için benim ön gördüğüm şeylerden bir tanesi, bizim köylü pazarı diye tabir ettiğimiz aracısız bir yerel üretici pazarıdır. Bunu sağlayarak yerel üretici ile yerel tüketici arasına bir toptancı, aracı koymadan doğal ürünlerin doğrudan tüketiciye ulaşmasını sağlamalıdır. Bunun içinde bir Ekolojik Pazar kurma projesini hayata geçirmeli ve yerel ürünlerini, yerel tohumlarını korumaya girişmelidir. Bunun bilincini de oluştururken Vize ve çevresindeki köylerde yerel tohumlarını hala çeyiz sandıklarında saklayan yaşlılara ulaşıp, bunlarla bir tohum bankası kurmalıdır. Bu girişim Trakya için büyük bir atılım olacaktır.
Yerel tat ve yemeklerini ön plana çıkarıcı projelerde Vize daha fazla yol kat etmelidir. Sadece bir Yemek Festivali ile işi geçiştirmemeli, yerel yemeklerin yapıldığı lokantaların sayısı artmalıdır. Bununla birlikte insanların Vize’ye geldiklerinde oradan alıp evlerine götürebilecekleri yerel ürünlerin piyasaya sunulması noktasında da üreticiyi desteklemelidir.

Kalkınmasını ve Sakin şehir vizyonunu gerçekleştirirken etrafındaki küçük ama kendi içerisinde birçok hazineleri bulunduran yerleşim alanlarını içine katmalıdır. Karadeniz’e açılan kapısı olan Kıyıköy’deki kültür, doğa ve yerel yemekleri de işin içine dahil etmelidir. Kıyıköy’de bulunan eski Rum Evleri konusunda çalışmalar konusunda kamuoyunda bir bilinç ve hareketlendirme yapmalıdır. Özellikle Kıyıköy’de sürdürülebilir balıkçılık konusunda hızlı bir yol kat ederek Karadeniz’in lezzetli balıklarından ve yemeklerinden daha fazla faydalanmalıdır.
Ve son olarak konaklama turizmi ve yerel pansiyonculuk konusunda ciddi bir çalışma yapmalıdır. Günü birlik gelen turisti en azından bir hafta sonu (Cumartesi-Pazar) burada tutmayı başarabilir ise yerel ekonomiye ciddi bir katkı sunmuş olacaktır. Bu konuda her türlü kamu, özel sektör ve sivil toplum desteğine açık olunmalı ve bunun altyapısı geliştirilmelidir.

Vize bunları uyguladığında gerçekten model bir Sakin Şehir olacaktır. Bunları yapacak imkan ve güçtedir. Yeter ki bu vizyon ve kalkınma modeline sahip çıkılsın ve yerel halkla birlikte eller taşın altına koyulsun…

İsmail Metin

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Yavaş Şehirler ve Yerel Seçimler EKOİQ Ağustos Sayısında



Yavaş Şehirlerin Belediye Başkanları Neden Kaybetti?

Türkiye'de bulunan 9 Yavaş Şehirden 4'ünün Belediye Başkanı girdiği seçimi kaybetti. 2'si ise partisi tarafından aday gösterilmedi.

Yavaş Şehirlerin Hızlı Belediye Başkanları Yerel Seçimde Neden Başarılı olamadı? Bu konuda bir inceleme yapan İsmail Metin'in çalışmasının ilk kısmı Türkiye'nin ilk Yeşil Yaşam Dergisi EKOİQ'nun Ağustos sayısında yayınlandı.





7 Ağustos 2014 Perşembe

Karadeniz’de Sakin PERŞEMBE


Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli olur derler ya eskiler, bende Karadeniz’in Sakin Şehri Perşembe’ye ona en yakın havaalanı olan Çarşamba’dan ulaştım.
Perşembe, Ordu’nun güzel ve yaşanabilir sakin ilçelerinden, limanlarından bir tanesi. Uluslararası Cittaslow belgesine sahip bir Yavaş Şehir burası. Vize’yi (Kırklareli) biraz geri planda tutarsak –Karadeniz’e direk kıyısı olmaması, Kıyıköy Karadeniz kıyısında olması nedeniyle- Perşembe Karadeniz’in ilk Cittaslow ünvanlı kenti.

“Yavaş”layın Perşembe’desiniz
Perşembe, Ordu’nun bir koy yerleşimidir. Kuzeyinde Karadeniz, doğusunda Ordu merkez ilçesi Altınordu, batısında Fatsa, güneyinde Ulubey ilçesi bulunmaktadır. Şehir, Kordon Tepe adlı küçük, fakat oldukça dik bir tepenin eteğine kurulmuş.
Eski ismi “Vona” olan şehir Perşembe günleri Pazar kurulduğu için bu isim daha sonradan kendisine verilmiş.
Yerel kalkınma ve markalaşma için önemli bir süreç olan Cittaslow süreci, Perşembe’de 2 yıllık bir uğraşı ile sonuçlanmış ve bu unvana sahip olunmuştur.
Burası adeta Ordu’nun bir yazlıkçı kasabası gibi. Birçok insan buraya yaz tatillerini geçirmek, huzur bulmak ve dinlenmek için geliyor. Bundan sahip olduğu beyaz kumlu ve mavi bayraklı plajı ile Çaka Plajının etkisi büyük olsa gerek. Karadeniz’de çok nadir görülen beyaz kumlu plaj Ordu’da sadece Perşembe ‘de Çaka Plajı’nda bulunuyor. Bu da Ordu’lu ve yakın çevredeki tatilcileri kendine çekiyor.
Yavaş şehirler geçirdikleri ve sahip oldukları süreçlerle yaşanabilir bir kent modeline doğru hareket ediyor. Hem bu unvanı almadan önce gerçekleştirdiği ve sahip olunan imkanlar hem de unvan alındıktan sonra yapılması gereken kriterler ile yerel halkın yaşam kalitesini üst seviyeye çıkartıyor.

Sakin Şehrin Hızlı Belediye Başkanı
Bunu gören vizyon sahibi belediye başkanları olması ne kadar güzel bir gelişme. Perşembe’de bu vizyonu gören ve kentin turizmle kalkınıp, marka olması ve sadece Türkiye ölçeğinde değil dünya ölçeğinde bilinirliğine sahip olması görüşünü savunan bir belediye başkanı ile Cittaslow unvanına sahip olmuş.
Selami Çarkçı
Perşembe’yi Cittaslow markası ile taçlandıran bir belediye başkanıyken 30 Mart 2014 yerel seçimlerinden partisi tarafından aday gösterilmemiş ve belediye başkanlığına veda etmiş bir isim.
Başarılı bir belediye başkanlığı dönemi var. Perşembe’yi ileriye dönük bir vizyon ile markalaştıran, dünyaya açan bir başkan.
Kentin olanaklarını kent çıkarları için kullanan, kentteki rantı yerel halk çıkarına kullanmak için kentlilik bilinci ile hareket eden hatta bu noktada denizlerdeki balık çiftlikleri ile mücadele eden bir belediye başkanı.
Tabi yine Devrim Arabaları filmindeki o meşhur replik çıkıyor sahneye. “Bu ülkede hiçbir başarı cezasız kalmaz.”

(Yerel Seçimlerde kaybeden Sakin Şehirlerin Hızlı Belediye Başkanları Seçimi Neden Kaybetti yazımı buradan okuyabilirsiniz. http://greenstranja.blogspot.com.tr/2014/05/sakin-sehirlerin-hzl-belediye-baskanlar.html )

Perşembe’nin Marka Değerleri
Perşembe, doğa ve kültür değerlerini koruyan, el işlerinden mutfağa geleneksel özelliklerini yaşatan ve sakin kalmayı başaran bir kent olarak karşımıza çıkmaya devam ediyor.
Eskiden Ordu’ya ulaşım için Fatsa’dan sonra Perşembe üzerinden geçen yol kullanılırken, üst yol yapılınca Fatsa’yı Ordu’ya bağlayan tünellerden geçerek gidiliyor. Bu da Sakin Şehrin trafiğini sakinleştirmiş durumda. Burada yaşayan halkta bundan çok memnun.
Yerel halk sakinliği ve yavaşlığı benimsemiş. Cittaslow logosunu sahiplenmiş. Bunun bir ayrıcalık olduğunun farkındalar. Bu nedenle sahildeki çay bahçelerinde küp şeker paketlerinde salyangoz logosu var. Perşembe-Ordu arasında çalışan servis minibüsleri bu logoyu kullanıyor.
Perşembe’nin adının önüne geçen marka isimleri de var. Turşucu Vonalı Celal ve Uzun Saçlı.

Uzun Saçlı’dan Herkese Çay Yok
Karadeniz’de bir söylem varmış. “Çay Rize’de yetişir Uzun Saçlı’da içilir.”
Uzun Saçlı’nın Çay Bahçesi Perşembe Medreseönü’nde neredeyse uçurumun kenarında, denize karşı nefis bir manzarada. İsmi Nusret Doğan ama saçlarının uzunluğundan dolayı adı Uzun Saçlı kalmış.
Biraz değişik biri. Öyle herkese, tipini beğenmediğine çay yapmıyor. Beğenmediğine çay yapmıyor, mekandan kovuyor. İzinsiz masa birleştirmek bile yasak.  Çay, diğer çay bahçelerindeki gibi bardakla değil. Gidiyorsunuz çayınızı söylüyorsunuz ve siz siparişi verdikten 25-30 dk sonra demleniyor ve demlikle masanıza geliyor. Demliği bitirmeden masadan kalkansanız da fırçayı yiyorsunuz . Çayının sırrının bardakların odun külü ile yıkanması ve çayı soğuk dağ suyu ile odun ateşinde pişirmesinden geldiği söyleniyor.
Anlatılmaz yaşanılacak gibi bir insan Uzun Saçlı. Ordu’nun neresine giderseniz gidin ama mutlaka çay içmeye Uzun Saçlı’ya gidin.

Yumurtanında Turşusu Olur Mu Demeyin
Perşembe’nin bir diğer marka ismi ise Vonalı Celal.
Yaptığı turşuları ile adından çevrede sıkça bahsedilen bir isim. Hemen hemen her şeyin turşusunu bulabileceğiniz bir yer. Kiraz, incir hatta yumurta turşusu bile var.

Hoynat Adası ve Yason Burnu
Perşembe’nin kişisel markaları olduğu kadar doğal ve kültürel güzelliğe sahip değerleri de var. Hoynat Adası ve Yason Burnu Kilisesi bunlardan birileri.
Karadeniz’in tek adası Giresun Adası diye söylenir ama bu yanlıştır. Perşembe de bulunan Hoynat Adası’da vardır. Kıyıya biraz yakın olduğu için es geçiliyor olabilir ama Tepeli Karabataklar burayı es geçmiyor. Çünkü ülkemizde Tepeli Karabatakların tek yuva yaptığı yer burası.

Güneşin Batışının İzlendiği En Güzel Yer
Yason Burnu ve Kilisesi ise görsel bir güzelliğe sahip bir başka değer. Burası aslında bir yarımada. Yason Burnu güneşin doğuşu ve batışının en güzel izlendiği yerlerden bir tanesi. Bölge antik dönemde bir deniz ticareti merkezi işlevi sürdürmüştür. Burada ve Yason Burnu’nda 4 bin yıllık taşlar yontularak yapılmış balık havuzları bulunmaktadır. Yüzey araştırmaları kil yatakları ve eski dönemlerde seramik imalatı ve ticaretinin yapıldığını göstermektedir. Su sporları ve dalgıçlık için çok sayıda turist gelmektedir. Ayrıca define aramaya meraklı yöre halkı burada birçok kez denemeler yapmış. Bu şirin yarımada, yılda 320 gün, güneşin doğuş ve batışını seyir imkânı verir.
Yason Kilisesi bir Rum Kilisesi ve Karadeniz’in deniz kıyısındaki tek kilise yapısı. Her yıl burayı 150 Bine yakın turist ziyaret ediyor. Fakat burası turizm bölgesi ilan edilmediği için yatırım yapmak olanaksız gözüküyor.
Perşembe’nin Turizm Gelişimine Öneriler
Böyle doğal ve kültürel birçok değere sahip olan Perşembe adeta Karadeniz’in hırçın dalgalarında sakinliğini koruyan bir liman özelliğindedir. Sahip olduğu değerleri işlemeyi ve kullanmasını bilen ellerde markalaşma imkanı yakalamıştır.
Bunları koruyarak yanlarına yenilerini de ekleyerek gelişmeye devam edecektir. Hoynat Adası ve Yason Burnu’nun tanıtımı ve kullanılması için biraz daha çaba gösterilmelidir. Burası adeta mavi tur için biçilmiş bir kaftandır.
Perşembe ile Ordu arasındaki karayolu 1945 Yılına kadar yokmuş. Ulaşım deniz yolu ile yapılmaktaymış.
Vali Nafiz ERGİN ‘in Ordu Hatıralarında;
“1933 Senesinde ilk defa otomobille Ordu’dan Fatsa’ya gitme imkanı elde edilmiştir. Bu yoldan Ordu Fatsa arasındaki köyler geniş miktarda faydalanmışlar ve halen de faydalanmaktadırlar. “Ordu’yu Fatsa ve Ünye üzerinden ve sahilden Samsun’a ve kışın kapanan Mesudiye yoluna muvazi olarak dereden bir yolla da sahile bağlamak istedik ve bu mevzuda çalıştık. Ordu Fatsa yolunu aştık. 45-50 kilometre olan bu yol kamilen köy kanununa tevfiken köylüler tarafından açılmıştır. Husisi idareden barut ve silindir gibi masraflar karşılığı olarak az para sarfedilmiştir.” denilmektedir.
(Sıtkı ÇEBİ Ordu Hatıraları Sayfa 57)

Perşembe Limanı’ndan çıkacak gezi tekneleri ve yatlarla Hoynat Adası’na ve Yason Burnu’na yapılacak turistik geziler ve koylarda gelen turistleri serinletecek güzel molalarla güzel bir fırsat yakalanabilir. Bunun için Perşembe, önce Ordu Büyükşehir desteği ile daha sonra ise teşvik edilecek girişimcilerle bu mavi tur olanaklarına sahip olabilir. Gelen yerli ve yabancı turistler için bir çekim merkezi olabilir.
Bisiklet Kenti Perşembe
Birde bisiklet konusunda Perşembe de sahip olunan kültür biraz daha üst seviyelere çıkarılarak şehir içi bisiklet yolları geliştirilmelidir. Orman içerisinde yeni bisiklet rotaları ve yolları keşfedilerek bisiklet turizmi açısından elverişli hale getirilebilir.
Sonuç olarak Cittaslow Perşembe’ye ve Perşembe halkına yaramış diyebiliriz. Ellerindeki imkanları güzel bir şekilde işleyerek dünya pazarına açmış durumdalar. Eskiden sadece Ordu ve yakın çevresinin bildiği bir yer iken şimdi ise dünyanın 161. Sakin Şehri olarak yer alıyor.
Bu vizyonun yerelde yarattığı vizyonun artarak devam etmesini diliyorum. Perşembe bir yavaş şehir olarak hızlıca kalkınmalı, sürdürülebilirliği ve yaşanabilirliği geri plana atmamalıdır.

Dipnot: Perşembe incelemelerim ve Ordu seyahatimde bana muhteşem bir ev sahipliği yapan çok değerli dostum CHP Genel Merkez Gençlik Kolları Yerel Yönetimler Komisyon Başkanı ve Ulusal Gençlik Parlamentosu Yürütme Kurulu Üyesi Ulaş TEPE'ye teşekkürlerimi sunuyorum. Yerel yönetimler konusundaki uzmanlık görüşlerini benimle paylaştı. Perşembe ve Ordu ile ilgili yerel anlamdaki kilit noktalara beni bizzat götürdü ve yerel kaynak noktaları ile buluşturdu. Kendisine minnettarım.
( t: @UlasBaskan )

İsmail METİN


21 Temmuz 2014 Pazartesi

Sakin Şehir Nedir? Ne Değildir?


Sakin Şehir Nedir?
Cittaslow - Sakin Şehir İtalyanca Citta (Şehir) ve İngilizce Slow (Sakin) kelimelerinden oluşan Cittaslow, Sakin Şehir anlamında kullanılmaktadır.

Cittaslow Kentler Birliği Cittaslow Ağı, küreselleşmenin şehirlerin dokusunu, sakinlerini ve yaşam tarzını standartlaştırmasını ve yerel özelliklerini ortadan kaldırmasını engellemek için Slow Food hareketinden ortaya çıkmış bir kentler birliğidir. İtalya’da 4 şehirle 1999 yılında yola çıkan Birlik şimdi 29 ülkede 189 şehirle dünya geneline yayılmayı sürdürmektedir.

Küreselleşmenin yarattığı homojen mekanlardan biri olmak istemeyen, yerel kimliğini ve özelliklerini koruyarak dünya sahnesinde yer almak isteyen kasabaların ve kentlerin katıldığı bir birliktir.

Bu birliğe üye olmak için şehirlerin hangi alanlarda önemli ve özel olduklarını düşünmeleri ve bu özelliklerini korumak için strateji geliştirmeleri gerekmektedir. Belki de en önemlisi bir şehrin, dünyada binlerce birbirinin aynı şehirden kendini farklılaştırmasıdır,

Küreselleşme ve Kapitalizm’in getirdiği rekabeti aynılaşarak değil farklılaşarak yaşamasıdır. Bununla birlikte Cittaslow’un gelecek perspektiflerine baktığımızda Cittaslow’un (Sakin Şehir) Kapitalizmin ve Küreselleşmenin karşı karşıya olduğu çevresel ve ekonomik krizlere en uygun çözümün olduğu da görülmektedir. Sakin Şehir Konsepti çevreye ve insana zararlı olmayan alternatif ve yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesini de içermektedir. Çöp toplama saatlerinden ilaçlamaya kadar birçok konuda önlem almak ve uygulamaktır.

Yerel üreticileri desteklemek ve onların ürünlerini satabilecekleri satış merkezleri oluşturmaktır.
Kısaca İnsan için İnsani bir üretimi desteklemektedir.

Sakin şehirler (cittaslow) manifestosu; “Bunlar; eski zamanlara meraklı insanları, zengin tiyatroları, meydanları, kafeleri, atölyeleri, restoranları ve ruhani yerleri, bozulmamış manzaraları, sevimli zanaatkarları olan şehirler. İnsanların hâlâ mevsimlerin yavaş seyrini fark edebileceği, hakiki ürünlerin tadına varabildiği ve kendine özgü gelenekleri olan yerler...”

Son yıllarda Sosyal Medya ve Uluslar Üstü kurumlar tarafından da Cittaslow (Sakin Şehir) takip edilmeye başlanmıştır.

Örneğin; Twitter’da 3.191 kişi @cittaslow_intl hesabını takip etmektedir ve Facebook’ta Cittaslow sayfasının 8.971 beğenisi mevcuttur.

Avrupa Birliği Nezdinde Cittaslow

Cittaslow (Sakin Şehir) Avrupa Birliği nezdinde de kaile alınmaya başlamıştır. 22 Mart 2012 tarihinde Avrupa Birliği yetkilileri Sakin Şehir yetkilileri ile bir araya gelerek Avrupa Birliği yasal düzenlemelerinde Sakin Şehir (Cittaslow) ve Geleneksel Yemek (Slow Food) ‘in ne şekilde yer alması gerektiği üzerinde fikir alışverişinde bulunmuşlardır.



Sakin Şehir Ne Değildir?

Geriye gitmek veya eskide yaşamak değildir. Şehrin, değerlerine, esnafına ve halkına sahip çıkması ve bunu gelecek nesillerle paylaşmasıdır.

Dükkânların kapatılması değildir. Tam tersine şehrin sahip olduğu değerlerin korunması, yenilenmesi ve iyileştirilmesidir.

Arabaya binmeyi yasaklamak değildir. Ancak arabaların girmeyeceği, şehrin ve şehirde yaşayanların, ziyaret edenlerin rahat bir nefes almak için dinlenebilecekleri alanlar yaratmaktır. Hava ve gürültü kirliliğini azaltmak için bisikleti, faytonları özendirmek ve kullanılması için gerekli altyapıyı sağlamaktır.

Teknolojiye karşı çıkmak değildir. Tam tersine belediye hizmetlerinin internet ortamına taşınması ve hemşerilerin bu hizmetlerden yararlanabilmeleri için eğitilmeleridir (örneğin internet erişimi için şehirde fiber optik kablo ve kablosuz bağlantı kullanmaktır).

Fast Food restoranlarını yasaklamak değildir. Ancak daha sağlıklı olan yerel besinlerin, organik ürünlerin, yemeklerin özendirilmesidir.

Yerel ürünlerin satılabilmesi için sağlıklı bir ortam yaratmaktır.

Okullarda çocuklarımıza tat ve beslenme üzerine eğitim programları düzenlemektir.

Sadece masa başında çalışılarak gerçekleştirilebilecek bir süreç değildir. Halkın bu süreci benimsemesi ve her aşamada desteklemesi gerekmektedir.

Dünyada Sakin Şehirler

2014 Haziran itibarı ile dünyanın beş kıtasında 189 adet Cittaslow Belediyesi mevcuttur ve 25 adet yeni Belediye de Birliğe üyelik için başvurmuş durumdadır.
An itibarı ile dünyanın 29 ülkesinde Sakin Şehirler bulunmaktadır.

KKTC’nin Cittaslow Tarafından Tanınması

Türkiye açısından önemli bir gelişme ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan bazı Belediyelerin Uluslararası Cittaslow Birliği’ne üye olmak için başvurmuş olmalarıdır. Hali hazırda KKTC’nin Yeni Boğaziçi Belediyesi üyelik başvurusunu yapmış ve olumlu cevap almışlardır. 2013 Yılı içerisinde KKTC Yeni Boğaziçi Belediyesi Cittaslow Birliği’ne kabul edilmiştir.
Bununla birlikte Yeni Boğaziçi Belediyesi’nin Cittaslow Ağı’na katılması diğer aday kentler için birçok hayatı anlam taşımaktadır. Zira KKTC uluslararası alanda tanınma sorunu yaşamaktadır. KKTC Belediyeleri Cittaslow Uluslararası Birliği’ne üye oldukları takdirde bu belediyeler uluslararası bir birlik tarafından resmi olarak tanınmış olacaktır ve bu da ülke olarak KKTC’nin uluslararası tanınırlığına yeni bir kapı açacaktır.

Türkiye'deki Sakin Şehirler

*Akyaka, Muğla

*Gökçeada, Çanakkale

*Seferihisar, İzmir

*Taraklı, Sakarya

*Yenipazar, Aydın

*Yalvaç, Isparta

*Perşembe, Ordu


                                                                                                        *Vize, Kırklareli

                                                                                                        *Halfeti, Şanlıurfa

                                                                                                        *Yeniboğaziçi, KKTC

Nasıl Sakin Şehir Olunur?

Sakin şehir olmanın sembolü olan salyangoz logosuna sahip olmak için 7 farklı kategoride 70’e yakın kriterden en az %50’sini karşılamak gerekmektedir.

·         Ancak nüfusun 50.000’den fazla olmaması
·         Kentin il merkezi statüsünde olmaması başvuru için ön koşuldur.

Başvurular önce kentin bulunduğu ülkedeki salyangoz logosunu almaya ilk hak kazanan kente (ülkemizde İzmir’in Seferihisar ilçesi) yapılmaktadır.

Sonrasında merkezi İtalya’nın Orvieto kentinde bulunan Uluslararası Cittaslow Birliği’ne başvuru iletilir ve eğer aday kent gerekli kriterleri karşılar ve karşılayacağına dair somut adımlar ve planlar sunabilirse salyangoz logosunu almaya hak kazanır.

Adım Adım Başvuru Süreci

1.      Başvuru Mektubunun Hazırlanması
2.      Başvuru Mektubunun Değerlendirilmesi
3.      Bilgilendirme Toplantısı ve Değerlendirme Ziyareti
4.      Başvuru Dosyasının Hazırlanması ve Teslimi
5.      Başvuru Dosyasının Değerlendirilmesi
6.      Başvuru Dosyasının Genel Merkeze Gönderilmesi ve Üyelik İlanı


Sakin Şehir Kriterleri
Birliğe üye olmak için birliğin belirlediği kriterleri gerçekleştirmek için projeler geliştirmek ve uygulamak gerekmektedir. Kentlerin kriterler çerçevesinde yaptığı çalışmalar puanlanmakta ve bir kentin üye olması için 50 ve üzerinde puan alması gerekmektedir.
1999 yılında birliğin belirlediği kriterler, birliğin sadece İtalya veya Avrupa’da değil bütün dünyada yayılması sonucu daha evrensel bir hale getirilmeye çalışılmıştır. Uluslararası Bilim Komitesi tarafından yapılan çalışmanın Birlik tarafından onaylanmasının ardından geçerli olan yeni kriterler ilk aşamada deneme amaçlı bir sene deneme süresine tabi tutulacaktır.
Birlik 2014 yılı itibariyle ile yeni kriterleri de uygulamaya başlayacaktır. Bu kapsamda kriterlerin biraz da yerelleştirilmesi açısından her ülkenin kendi yerel ihtiyaç ve taleplerine yönelik kriterler o ülkedeki salyangoz logolu Sakin Şehirler tarafından belirlenecektir.
1.      Çevre Politikaları
Bu başlık altında 12 kriter mevcuttur.
2.      Altyapı Politikaları  
Bu başlık altında 9 kriter mevcuttur.
3.      Kentsel Yaşam Kalitesi Politikaları
 Bu başlık altında 17 kriter mevcuttur.
4.      Tarımsal, Turistik, Esnaf ve Sanatkarlara Dair Politikalar
Bu başlık altında 10 kriter mevcuttur.
5.      Misafirperverlik, Farkındalık ve Eğitim için Planlar  
Bu başlık altında 10 kriter mevcuttur.
6.      Sosyal Uyum  
Bu başlık altında 10 kriter mevcuttur.
7.      Ortaklıklar
Bu başlık altında 3 kriter mevcuttur.

Thrakis Doğal Yaşam
ismail@thrakis.org


Kaynaklar:
·         http://cittaslowturkiye.org/
·         Sakin Şehir Vize, Semiha Ahmet, Trakya Kalkınma Ajansı, 2012
·         http://www.cittaslow.org/





21 Haziran 2014 Cumartesi

Büyükada’da Ekolojik Yaşam

Geçtiğimiz hafta sonu bir toplantı için Büyükada’daydım. Ulusal Gençlik Parlamentosu 2014-2015 dönemi yeni seçilen Yürütme Kurulu Üyesi arkadaşlarımızla yeni dönemdeki çalışmalarımızı ve geçtiğimiz dönemin değerlendirmesini yaptık.
Toplantıdan arta kalan vakitlerimde Büyükada’yı dolaşma imkanım oldu.
Büyükada, Prens Adaları olarakta bilinen İstanbul açıklarındaki adaların isimden de anlaşılacağı gibi en büyüğüdür.
Nasıl Ulaşırım?
Büyükada’ya ulaşım için İstanbul’dan farklı alternatifler mevcut. Avrupa yakasından Kabataş’tan, Anadolu Yakasından Kadıköy, Bostancı ve Kartal’dan hem Şehir Hatları Vapurları hem de özel firmaların vapurları ile ulaşım mümkün.
Ben Kabataş iskelesinden Şehir Hatları Vapuru ile gitmeyi tercih ettim. Kabataş’tan bindiğim vapur öncelikle Kadıköy İskelesi’ne de uğrayarak Kınalıada, Burgazada, Heybeliada’ya da uğrayarak en son Büyükada’ya gidiyor. Yaklaşık 1,5 saatlik bir vapur yolculuğu söz konusu.
Büyükada’ya geldiğinizde iskeleden indikten sonra yaz aylarında büyük bir kalabalık sizleri karşılıyor. Aman gideceğiniz yere ulaşmak için iskele tarafındaki esnafa taksi falan sormayın komik duruma düşersiniz.
Büyükada’da en önemli ulaşım araçları fayton ve bisiklet, bu nedenledir ki meydanda fayton sırası bekleyen insanları ve bisiklet kiralayan dükkanları görebilirsiniz.

Prens Adalarının En Büyüğü
Büyükada diğer Prens Adaları gibi Bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Adalar, Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul'un fethinden bir ay önce alınmıştır.
1. Dünya Savaşı ve Cumhuriyet sonrasında Rum halkını kaybeden Büyükada’daki canlılık 1930’lara kadar büyük ölçüde kaybolmuştur. Ancak, 1940’lı yıllara doğru, Cumhuriyet dönemi devlet ileri gelenlerinin ve yüksek bürokrasinin, varlıklı kesimlerin rağbet ettiği bir sayfiye yeri olma özelliğini yeniden kazanmıştır.
Büyükada, bu dönemde yeni köşklerle, özenli ve zevkli yapılarla süslenmiş, İstanbul halkının günlük gezinti yerlerinin de başında yer almıştır.
Ada Sokaklarında Fayton Turu
Cumartesi akşamüstü havanın biraz serinlemesini fırsat bilerek Ada’ya gelenlerin en büyük eğlencesi olan faytona bende bindim.
Adanın Kuzey-Güney doğrultusuna dik olarak çıkan Dil Burnu’nun iki yanındaki Yörük Ali ve Nizam Plajları, Lunapark, Aşıklar, Viranbağ kır gazinoları, korulukları, biri iskeleden başlayıp adanın tüm çevresini dolaşan Büyük Tur, diğeri Araba Meydanı’ndan başlayıp Dil’den, Aşıklar Kır Gazinosu’ndan Lunapark’a oradan da Maden’e geçerek binildiği noktaya dönülen Küçük Tur olmak üzere iki adet fayton turu güzergahı mevcut.
Ben küçük turu tercih ettim. Adı küçük tur fakat 1 saat sürüyor. Faytona binip yola çıkıyoruz. Faytoncumuz tur esnasında bazı tarihi binalardan da bize bahsediyor. Kendisi ile sohbetimizde basında çıkan “Adalarda faytoncular atlara eziyet ediyor.” Haberleri ile ilgili konuştuk. İçlerinde bu tarz şeyler yapanlar olabileceğini söyledi fakat böyle bir durumun asla söz konusu olamayacağını söyledi. “Çünkü biz bu işten para kazanıyoruz, para kazandığımız bir işi neden bu tarz haberleri malzeme yapalım ki” diyor.
Yazları Kıştan Kalabalık
Büyükada’nın yaz nüfusu kış nüfusundan daha fazla. Bu durum hafta sonu gelen kişilerle daha da çok artıyor. İstanbul’un kalburüstü sakinlerinin birçoğunun Ada’da yazlık evleri bulunuyor. Ada yeni yapılaşmaya açık olmadığı için evlerin çoğu ahşap ve tarihi konaklar, villalardan oluşuyor.
İki Tepe Üzerinde Büyükada
Büyükada biri güney, diğeri kuzeyde olmak üzere iki büyük tepeden oluşuyor. Güneydeki tepe, 203 metre yükseklikteki Yücetepe, Kuzeydeki tepe ise 164 metre yükseklikteki Manastır Tepesi.
Adanın en yüksek tepesinde Aya Yorgi Kilisesi ve Aya Yorgi Manastırı bulunmaktadır. Buradaki ilk yapı, M.S. 6. yüzyılda inşa edilmiştir. Bu mevkide, birçok kilise ve manastırın kalıntıları da vardır. Bunlardan bazıları günümüze kadar ulaşmış, bazıları yıkıntı olarak kalmıştır.
Aya Yorgi Kilisesi’ne yürüyerek çıkıldığı gibi çıkış yolunda bulunan eşeklerle de çıkılabilmektedir.
Adı Gibi Yetim Rum Yetimhanesi
İsa Tepesi'nde ise Hristos kilise ve manastırı ile Rum Yetimhanesi bulunmaktadır. Rum Yetimhanesi'nin binası harabe olmasına rağmen halen dünyanın en büyük ahşap monoblok yapılarındandır.
Yetimhane bazı iç çekişmeler nedeniyle harabe şekilde duruyor. Şu an için restorasyonu söz konusu değil. Rüzgara, yağmura ve güneşe rağmen ayakta duruyor.
Kumsal semtindeki Ayios Dimitrios kilisesi de Büyükada'nın önemli dini yapılarındandır. Adadaki çok küçük Ortodoks cemaat, büyük ayinlerini burada yapar.
Büyükada'da bulunan 4 camiden mimari bakımdan en dikkat çekeni II. Abdülhamid tarafından yaptırılan Hamidiye Camii'dir. Mimari açıdan Batı etkisinde inşa edilmiş bulunan mekân, Ada Cami Sokağı'nda bulunmaktadır.
Ekolojik Yaşam Mümkün
Büyükada bir iç huzur bulunabilecek yer olmaktan öte aslında ekolojik bir yaşamında mümkün olduğu bir yer. İstanbul’un tüm gürültüsü ve iç çekişmesine karşın sessiz sakin ve kendi içerisindeki huzuru ile bir yaşam sunuyor.
Dünyadaki en çevreci ulaşım aracı olan bisikletle ulaşımı sağlamak, kendi ahşap evinin bahçesinde yetiştirdiğin domatesleri dalından koparıp sabah kahvaltı da yemek ne büyük keyiftir.
Kendi içerisinde geri dönüşü sağlayıp sürdürülebilirliği sağlamak, yediğin sebze, meyve artıklarından kompost yaparak tekrar doğaya geri göndermek doğaya ne kadar saygılı bir yaşam tarzıdır.
Ada’da bunu yapanlarda var. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Eş Genel Müdürü Gizem Altın Nance, eşi İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Bryan Nance ve kızları Maya ile birlikte Büyükada’da ekolojik bir yaşam sürüyorlar. İstanbul’da işlerini halledip hiç vakit kaybetmeden Ada’daki ekolojik yaşamlarına geri dönüyorlar.
Büyükada’yı yazsak, çizsek ne kadar anlatsak eksik bir tarafı kalır. Anlamak için gidip görmek gerekir. Fırsatını bulduğunuzda bir günde olsa dolu dolu şekilde Ada’yı dolaşın. İster bisikletle, ister yürüyerek. Keyfini çıkarın. Akşamda deniz kenarında By Şükrü’ye giderek balığınızı yerken rakınızı yudumlayın.
İnanın pişman olmayacaksınız…





İsmail METİN
____________________________________________________
Dipnotlar:

·         http://tr.wikipedia.org/wiki/Büyükada_Rum_Yetimhanesi